24 Şubat 2010 Çarşamba

bak en sevdiklerimden biri gece bana ne yollamış (**)

Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun

Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar


Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var

Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var

cemal süreya

(**) iyi ki varsın be baco. iyi ki varsınız !

(*)bu şiir benim olsun mu? ya da ben bu şiir olayım!

ooff neyse tamam vazgeçtim yok bişey yok.
devam et !

22 Şubat 2010 Pazartesi

senin de bugün bir derdin var ve bunu bilmek malesef şeyimde değil (*)

eveeeet sözün bittiği yerdeyiz !

cümle içinde kullanmak istemişimdir hep. içimde kalmasın yazık diye yazdım bi köşede dursun lazım olur.

hımm sıkılıyorum bide ben.
öyle yani bil istedim.
çıkıyorum ben bişey diyo musun?
e peki o zaman görüşürüz.

(*)

15 Şubat 2010 Pazartesi

doremifasollasido

onların, yani sizin hayatınıza
şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz
şarkılar yani barış, yani gökyüzü
yani bazen burun buruna geldiğiniz köşebaşlarında
sonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğiniz
yani dost geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek
yani yaşamak adına, güzel düştüğü olan
şarkılar, yani yanıldğınız....



cemal süreyya

8 Şubat 2010 Pazartesi

duygusuz her insanı duygusuz yapan biri varmış*



ahh bizi bu kötü havalar mahvetti.





saçıma bişeyler yapmam gerekiyodu artık ama üşendiğimden bide tam olarak karar veremediğimden bi anda pilatese başlama kararı aldım. "lan madem saçım aynı kaldı bari pilatese başlıyım" la harekete geçtim. bi de şu lanedolası işe başladığımdan beri kronik ağrı sahibi oldum. dedim belki bu derdimin dermanı olur. ha bide piletesçiyle kapı komşusu olunca karar vermekte pek zorlanmadım bunda. gönül isterdi siftahı ebru şallı yla yapıyım ama kısmet değilmiş.
ya bide dövmem geldi benim yine çok fena. öyleki yaptırmayı düşündüğüm yerlerim kaşınıyo. 2. nin eli kulağında. galiba peri kızına kardeş gelicek yakınlarda.





bırakıp gidenler, bırakıp gidilenlere bırakıp gitse şu dünyayı.*

4 Şubat 2010 Perşembe

eylem raporu




eylem, kazanılan bişeymiş. bu sabah ben bunu gördüm.




sabah uyandığımda (ve hatta uyanamadığımda) "bugün genel grev olmıycak mıydı lan tamam işe gitmem bende" diye düşündüm ama eyleme geçiremedim. neyse dedim bari evden geç çıkıyım biraz. hem belki otobüs gelmez diye bi umut gittim durağa. otobüs geldi. metroda indim ama bi anormallik var. merdivelerden inerken sesler yükseliyor. birileri bağırıyor ama sesler net değil. hay anasını kavga mı acaba diye düşünürken kızıl saçlı kızın bağırarak turnikelere vurduğunu "ulaşım hakkımız engellemez arkadaşlar bugün burdan kartsız geçiş yapıyoruz" dediğini duyuyorum. bi eliyle de turnikeyi tutuyo insanlar rahat rahat geçsin diye. kimileri kartlarını basmaya devam ediyo kimileri de alkışlayarak kartsız geçip, turnikeden atlıyo. bu kadar net bir protestonun içinde ilk defa kalmıştım. "ne yapcam lan?" derken tanıdık bi yüz karşı taraftan bağrıyodu "kartsız geçiyoruz !" eliyle açtığı turnikeden bana yol gösterdi bende alkışlayarak geçtim ama merdivenlerden inerken aşağının daha karışık olduğunu farkettim. tren kalkmıyodu. belediye görevlileride kısasa kısas demiş, metronun servis dışı olduğunu duyuruyodu. eee şimdi? dememe kalmadan yine bir ses " inmiyoruz trenlerden inmiyoruz. bu tren kalkacak başka yolu yok !" sonra arka arkaya herkes bağırdı "bu tren kalkacak başka yolu yok! " insanlar gerilmeye başlamıştı gençlerin üstüne üstüne geliyolardı ama gençler soğuk kanlılıkla devam ettiler. "inmeyin lütfen inmeyin. istanbul bunu kazandı biz de kazanabiliriz" inmedik. büyük çoğunluk vagonlar dolusu insan alkışlayarak destek verdi. bazılarıda treni durduran o gençlermiş gibi yine onların üstüne yürüdüler iyice gerilmişti ortalık arbede çıktı. 5 dakika sonra ortalık sakin. gitmek isteyen gitti. o gidenlere "koyun" dediler. "koyun gibisiniz!" yarım saat geçmişti bile ortalıkta tek bir yetkili yoktu. üst tarafta ne oluyo haberim yoktu tabi. ama orda da tansiyon yüksekti belli. arada bir sesler çoğalıyodu " niye vuruyosunuz?" diye bağırdı bi ses. hemen arkadaşları koştu. hepsinin boynunda turuncu atkıları vardı. arkadaşlarınıda alıp indiler. devam ettiler bağırmaya " bu tren kalkacak başka yolu yok!" seslerine ses kattılar tüm vagonlardan aynı ses geliyodu. arada bi turuncu atkılılar vagonlara teker teker girip bunu neden yaptıklarını, yaptığımızı anlatıyodu. bu zamlarla olmaz diyolardı. istanbul kazandı biz de yapabiliriz diyolardı. inmeyin inmeyin direnin! alkışlandı desteklendi. bi kısım vagonlarda beklerken bi kısımda merdivenlerden yukarıya seslerini duyurmaya çalışıyodu. ve yetkili birileri geldi. turuncu atkılılardan biri konuşmaya çalışıyodu onla uzlaşma sağlanır gibi oldu ama anonslar trenin kalkmayacağı yönündeydi. sonra biri çıktı "makinisti şikayet ettim hakkında cezai işlem uygulanıcak dedi" metronun altında alkış kıyamet. ortalıkta tek bir polis yok. garip. turuncu atkılı küçük grup farkında olmadan kocaman bir gruba dönüşmüştü. 4o dakika geçmişti ki bir ses " tren kalkacak, herkes trenlere" bu sefer sesler trenin camlarına vurularak çıkıyodu. sonra yine bi ses,dışarı çıktık. daha baskın çıkıyodu bu sefer sesimiz daha kararlı " bu tren kalkacak!" bi kısım hala dışardaydı. 50. dakika olmuştu. daha önceki anosların bazılarında metronun ostim-kızılay olarak devam ettiği batıkent istasyonunun hizmet dışı olduğunu ve batıkentten ostime ücretsiz servis olduğu yönündeydi. 50. dakikadan sonra trenden kapı kapanma sinyali duyulmuştu herkes dışarda kalanlara yardım etmek için kapıların kapanmasını engelledi, dışarıda bekleyen herkesin vagonlara bindiklerinden emin olduktan sonra kapılar bırakıldı. evet artık tren kalkmak için hazırdı. bütün tren hareket ederken alkış tutuyo bağırıyo, dışardan bakan görevlilere el sallıyodu ( kibar olsun diye el sallıyo dedim gayette el hareketi çekiliyodu:p) 2. istasyona gidene kadar herkes başarmış olmanın sevinciyle bağırıyodu "tekel işçisi yalnız değildir!" dediler bu sefer daha öncede bi çok kez dedikleri gibi. ostime gelindiğinde yapılan anonsların gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı. ostime metro hiç gelmemişti. büyük bir yığın vardı istasyonda. alkışlarla bu treni nasıl hareket ettirdiklerini anlatmaya çalışıyolardı. tahammülsüzler vardı. "sizin yüzünüzden mağduruz" diyenler. ufak bi tartışma çıktı ama kısa sürede uzlaşıldı. bunun batıkent metrosunda bağıran ulaşım hakkını isteyen bizler tarafından olmadığı belediye yetkililerince trenin kalkmaması yönünde bir karar alındığı anlatıldı. ostimden sonra alkışlar bağrışlar yerini gerginlik ve sessizliğe bırakmıştı. kalabalık çok kalabalıktı.




"koyun"lar vardı yine. onlara bişeyler anlatmak zordu. bi koyunla tartışmanın içinde buldum kendimi. küçük beynimle böyle işlere girmememi, böyle bir şeyi savunmamam gerektiğini söylüyodu bana. treni benim durdurmadığımı, makiniste engel olmadığımı aksine tren hareket etsin diye bişeyler yapmaya çalıştığımı anlattım ona. kaldıki bu eylemi başlatanlardan değildim. koyun amcaya gerekli ayarı sapıyla verdikten sonra kızılaya yaklaşmıştık artık. tekrar alkış sesleri yükseldi kazanılan eylem bir kez daha kutlandı. metrodan inen büyük bir grup tekel işçilerine doğru yol aldı.






*sevmiyorum sevgili günlük modunda yazmayı evet ama bu sabah bunlar oldu.