22 Mayıs 2009 Cuma

olmadı değiştiririm

ya bak bide şeyi sevmiyorum. şimdi bişey alıyorum tamam mı pantalon olsun ayakkabı olsun onun gibi giyilcek şeyler işte. hıh işte alıyorum iyi hoşta bide bunları değiştirme şansımın olduğunu bilmesem hayat benim için çok daha kolay olabilirdi. alıyorum tamam mı ayakkabıyı yanımda da fikrini alacağım kimse yoksa tümden zıçtım. bilinç altım başlıyo çalışmaya " al lan o rengini al işte evde denersin sorarsın annene olmadı değiştirirsin" hadii bakalım olmadı değiştirirsin cümlesidir beni bitiren. yaa bir olur iki olur anlarım ama aldığım her halt için bunu düşünüyo olmak canımı sıkıyo. 3 hafta önce bi ayakkabı aldım eskişehir'den. 2 gün sonra değiştirdim ankarada. gittim diğer rengini aldım. havalardan dolayı henüz giymediğim içinde hala değiştirilebilme potansiyeli taşıyo, aklım diğer modele kayıp gidiyo. şimdide bir adet pantalon değiştirilmeyi bekliyo ve bu değiştirme kararını kabinde pantalonu denerken vermiştim. ben bunu şimdi alıyım sonra yeni model falan gelir değiştiririm.
akıl fikir!

lanet olsun sana eski sevgili parfümü kokusu

var olan sevgili olur, eski sevgili olur, sevgili adayı olur, hiçbişeyiniz olmaz siz hayvan gibi aşık olursunuz falan fişman. amaa bide tüm bunların kokuları olur. parfüm kokuları. sakın sormayın "ayy canım ne güzel kokuyosun ne bu?" diye aha bu soruya verilen yanıt çıkmaz beyinden lanet olsun. x parfüm der y parfüm der. o an hıımm falan dersin. gel zaman git zaman ya ayrılırsın ya da araya uzaklık muzaklık girer ya da onun gibi bişe işte. böyle yolda yürürken bi koku alla alla nede güzel bi koku. hay aklıma zıçıyım bu onun kokusu. ya bak sormasaydın ne kullanıyosun diye. nooldu sonra hoop en yakınında bulunan parfüm satan tükkana gir. slm dostum x var mı sende? de. var desin o da. sıksın bileğine denemek için. haydi görüşürük de çık tükkandan. obaaa kolundaki o kokuyla kaldın mı başbaşa. tee o zaman sormasaydın ne kullanıyosun? diye ilk gördüğün tükkana dalmazdın bi doz o kokuyu almak için. öle sağda solda rastladıkça koklardın tesadüf işte der geçerdin. hımm bide şey var yakın bi arkadaşında onun parfümünden kullanıyosa "aaa buu o. onun kokusuu ah ahh ne bunun adı yaa?" sakın deme. ben öyle yaptım. o da söyledi. sonra gittim kardeşime aldım o parfümü. aklıma zıçıyım! aferin çok doğru düşünmüşüm. böyle hergün bi doz almadan yaşayamıyodum. damardan parfüm enjekte edilse ya.
onun kokusuna alışmak kötüdür. acıtır. yazıktır günahtır. yapmayın etmeyin sıkmayın.
* donna karan'ın erkek parfümü yasaklansın. öyle bi yasa çıksın meclisten. desin ki tayyip donna karanın erkek parfümünü sıkmak tüm türkiye yasaklancak. sıkan ampül yutcak.

msj at msj





şu iki telefona sahip olcaksın ve içinde kontör olmayacak. aklınna şaşarım olum senin. ortasından del boynuna as o zaman. bide bana şey deme "bende kontör yok bana haber ver." bende de yok şekerim bi zahmet pembe lakostluların birinden ulaş bana ben öyle yaptım zor değil.
sakin ol benjamin!
bak aklıma geldi işte..

boşveeeer durma dans et

dün eskişehir'de yurdun balkonuna çıktığımda sokak lambasının ışığının altında, yağmur yağarken öpüşen çift ne hoştu be.
*
son demler eskişehir'de. bide balo şeyim çıktı gitsem mi gitmesem mi lerim aldı başını gitti. ama son karar gitmiyorum oldu du bakalım hayırlısı.

ankara'da ki şenliklere yoğun katılımlarımdan dolayı "şenlik kızı" madalyası, kupası verselerya bana.
enjeksiyon sponsorluğundaki şenlikler de pek şendi be. odtüye giriş maceraları falan.
biliyo musun "mustafa hakkı" oldum ben odtüye girerken. arabada giderken kuzen elime kimliği tutuşturduğunda tek sorunun kimlikteki erkek fotoğrafı olcağını sanmıştım. neyse dedim kapatırım fotoğrafı parmakla. ama bilemedim "mustafa hakkı" olduğumu. soktum gözüne güvenliğin kimliği. neyseki onun gözü çantalarda ve sanklanması muhtemel olan bira şişelerindeydi. 6 kutu birayı esrar arar gibi aradı buldu canım güvenlik. çantalardaki de şans işte durdu bulamadı. güvenlik amca "yihuu bulduk malları amirim" edalarıyla aldı biraları gitti. biz de bedüklemek üzere gittik. şenlik insanı formatına uygun bir şekilde eğlendik meğlendik işte. vücudumdaki enfeksiyon çoğalmasıda bu bedüğe denk geldi. ertesi gün hayko dayıya gittik. off bee gözümü bir saniye bile ayırmadım sahneden öyle fanı olduğumdan değil eskişehir'de ki ilk haftam geldi aklıma yine böyle hayko cepkin konserine gitmiştim. ne sancılı günlerdi lan. bahçeli fatihiyle aramız kötü cart curt işte. tüm şarkı sözleri ona tabiki. tam bir kral tv kızı gibi bu şarkı benden sana modlarım triplerim puu bak tiksindim kendimden. bağıra çağıra söyledim, gökyüzüne baktım söyledim, ona, buna, yıldızlara baktım söyledim. napıyosunuz olum hepiniz bok gibisiniz! der gibi söyledim. bu arada vücuttaki enfeksiyon aldı başını gitti. pazartesi oldu kız doktora gitti. doktor dedi antibiyotik iğne yazıyorum sabah akşam 5 gün boyunca. kız dedi eyvallah.
çarşamba oldu, günler geçti. iğneler yedim. üstüne oturduğum kaba etlerim isyan etti artık. sonra yeniden oldum şenlik insanı. çocuk yine dedi "özledim seni" . kız dedi "ee gel beytepeye şenliğe". çocuk dedi olur.

zıçtığımın telefonları felçti o gün. lanet ettim. bok gibiydi herşey, sen. neyseki iğneciye gidebilmiştim çocukla. -acımadı kiiiii acımadı kiiiiii- ama nazlandım işte yalandan ahhlar amanlar topallamalar falan ama hız kesmiyorum hiç aynen şenlik alanına. bu arada çocuk kayıp tabi pembe lakostlu arkadaşlarının yanına gitti. çok istiyodum lan onun en sevdiği şarkıları onunla baraber söylemeyi hatta o şarkıları söyleyen adamla beraber söylemeyi, eğlenmeyi. olmadı ama. telefonların yüzünden ama valla yoksa biliyorum ben çocukta isterdi benle olmayı. ister miydi?
feci üzüldüm. bitti gittik işte.

sabah oldu kız yine iğne oldu. acıdı. çok acıdı. akşam oldu. kız yine iğne oldu yine acıdı. ama eğlendi duman abileriyle. şarkılar yine malum kişilere... şenlik insanı çizgisinden hiç çıkmadan ertesi gün kız yine alanlarda ve yine bedük. çocuğumuz gelcekti fakat hastalanmış canım kıyamam! ama olsun durma dans et durma dans et! demiş büyüğümüz demet akalın. bizde öyle yaptık ve aşk bizi teğet geçti azizim.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

yine aynı şey

eskişehirde özel gencay* üretim merkezi olduğunu düşünüyorum. bu gencayları ben sokağa çıkınca salıyolar gibi çok acayip. böle kımıl kımıllar hele bu sıcak günlerde. tatlılarda aynı zamanda. tuhaftır ki bu gencaylar şimdi geliyolar tamam mı bana doğru bende bakıyorum işte vay anasınıı ne güzel lan falan diye süzüyorum, kaş, göz, omuz, kol, el. sonra o elin uzantısında başka bir vücut beliriyor hem de bir başka cinsiyetten evet evet kız bu. lanet edip kaderime bi başkasına bakıyorum yine elinde bir adet kız. sonra bir başkası bir başkası derken ohaaa diyorum ohaa. kıskanıyo muyum? evet abi kıskanıyorum. kendi elime bakıyorum boş ya da bi kitap falan. neden lan neden diyorum neden benim elimde bir gencay eli yok. ve bu boş ama hoş düşünceler tabiki en son sevgiliyi deli gibi özlememe sebep oluyo. kim olduğu ne kadar çocuk olduğu ve ne kadar boş olduğu gerçeği hiçbirşeyi değiştirmiyo. sadece özlüyorum. elimden tuttuğun günleri, öptüğü anları, güzel sözlerini, gözlerini, kalbimi hayvan gibi kırdığı günleri özlüyorum sadece. keşke diyorum bi mağazaya girmek için elini bırakmasaydım, karşıdan karşıya geçerken daha rahat olmak için elini bırakmasaydım, derste tuttuğu elimi hoca görcek diye bırakmasaydım, öpüşürken biri görcek diye panik olup onu kendimden uzaklaştırmasaydım, hep daha fazlası olsaydı. daha çok daha fazla zaman. evden merak ederler diyip yanından ayrılmasaydım. sınıf pikniğinde çok içip sızmasaydım da onunla daha çok dağda bayırda dolansaydım. bizi pikniğe götüren serviste onun göğsünde uyuyup kalmasaydım da daha çok konuşsaydım. veee tabiki keşkelerim olmasaydı daha çok zamanım olsaydı. ya da havalar azcuk soğuk olaydıda şu çiftler kampüse hemen salınmayaydı da ben böyle şeyler düşünmek zorunda kalmasaydım.
budur ahvalim.

*gencay: genç delükanlı işte