5 Temmuz 2010 Pazartesi

bi hafta Kıbrıs.

29 Haziran 2010 Salı

az önce çok üşendim ben vol.8458

benim yazmaya üşendiğim cümlelerim var ki bunlar aynı zamanda yüzleşmeye korktuğum cümleler.
hiç uyanmak istemediğim sabahlarım var.
sonra hiç uyumak istemediğim gecelerim.
unuttuğum cümleler de var en çok onlar var hatta.
tabi bıraktığım bir işim de var.

3 Haziran 2010 Perşembe

bıdı bıdı

yazmak lazım yazmak.
günleeer günler önceki şenlikleri mesela, gece geyiklerini, kokoreçleri, deli gibi danslarımızı, şarkılarımızı, "evde tek başına"lıklarımızı, "çocuk"un yine-yenidenliğini ve daha bi çok bıdı bıdıyı.
öyle yani yazmak lazım ben sana diyimde, sen yine yazma.

13 Mayıs 2010 Perşembe

dumanaltı

bi önceki post kendisini yedi.
gayette dumanlıydı gece, kafa, kaan...
tadı damağımda. geçsinde sonra yazarım.
hımm ne diyodu kaan: "çook saooooğlluuuunn!"

12 Mayıs 2010 Çarşamba

dumansız hava sahası o zaman

eskişehirdeyken ve totodan olmak suretiyle antibiyotik doluyken ankaradaki şenliklere gidip gelmek daha kolaydı sanki. ankaradayım her yanım şenlik öylece bakıyorum. bahar geldi geldi de içime de gelmesi için tek bahanem bunlardı işte.

8 Nisan 2010 Perşembe

gitmeden gel

istanbul'a gitmek istemek.
çok mu şey istemek.
bilememek.
ya da sadece gitmek.

2 Nisan 2010 Cuma

1 anda

veeeeee söyledim. "bi daha seni hiç aramıycam" dedim. ben dedim bunu heyy dağlar taşlar uçan kuşlar ! gittim saçımı da kestirdim aylardır düşünüyodum anca işte. öyle bir anda girdim kuaföre. öyle bir anda yazdım o'na da. pişman mıyım her ikisi içinde bilmiyorum önümüzde ki maçlara bakıcaz artık top yuvarlak çünkü. ayy bi yerlerde bugünkü falımda şey yazıyodu heralde "beklenmedik ani karalar verebilirsiniz bik bikbik"
ayh daraldım a dostlar!


yumruğumu sıkıp "hmm demek kalbim bu kadarmış" demek çok güzel. (kırık ama)

30 Mart 2010 Salı

ben arıyorum o açmıyo.

şöyle yapalım o zaman, büyüdüğün zaman çaldır kapat ben seni arıyım.

16 Mart 2010 Salı

"toplu taşıma aracında ağlayan kız" diye bi film dizi falan çekilse ya

dünyanın en mutsuz sabahlarına uyandığımı ve yine dünyanın en mutsuz insanı olduğumu yazıcaktım ki birden en sevdiğim insanlar ofise geldi. dünyanın en mutlu insanı oldum birden. işte böyle anlık. ama mutsuzum bunu bilesin. ha bide çok pis polyannacılık oynarım aklını alırım düşün yani o kadar. en birincilik ödülüm var.

göbek atsak geçer mi ki?

9 Mart 2010 Salı

"hava nasıl?" - valla kasvetli bulutlu yer yer de sağnak yağışlı olcak diyolar

al işte dipteyim sondayım depresyondayım. en azından bugün en çoğundan şu an. yani şimdi telefon çalsa "nerdesin napıyosun?" dese bi ses, depresyondayım dolanıyorum derim. gel beraber olsun derim. sen napıyosun? derim. "cepadayım alışveriş yapıyorum"dese, boşver la depresyona gel dipte bekliyorum seni derim.

oofff burdan sonra farzet ki (ayrı mı bitişik mi lan "ki"bilemedim şimdi) o'na buna saydırıyoum, ayıplı şeyler yazıyorum, küfrediyorum falan filan.

7 Mart 2010 Pazar

yalnız benim için bak yeşil yeşil ok?

evde tek başıma kalınca kendi kendime konuştuğumdan bahsetmiş miydim? yok bahsetmediysem bunu bil bence. dur ayağa kalkarak yüksek sesle bağırarak söyleyim "EVET BEN EVDE TEK KALINCA KENDİ KENDİME KONUŞUYORUM." (hatta ayakta yazdım bunu). hımm bide şey yapıyorum ben film dizi mizi izlerken karakterlerle konuşuyorum. bugün buna bir yenisini daha ekledim. aptal bi dizi izliyodum işte bide utanmadan salya sümük ağlaya ağlaya neyse sonra dizinin zillisi gözüktü anam bi baktım kızın suratına puuu diye tükürdüm. sonra kendi tükürüğümü suratıma yemiş gibi bi irkildim bi kendime geldim. ama değişen hiç bişey olmadı. yine kendime yüksek sesle "napıyon kızım manyak mısın allaalla" dedim.

bi de şu oldu. ben çocukla görüştüm. sonra gözünün içine içine baktım ne görürüm diye bomboştu parlıyodu sadece yeşildi ama boştu ışıl ışıldı yeşil yeşildi ama boştu işte. böyle gözünü açıp kapattıkça içinden ışık çıkıyodu yeşil ışıklar geç diyodu ben durdum. sonrada gittim zaten.
bomboştu.

24 Şubat 2010 Çarşamba

bak en sevdiklerimden biri gece bana ne yollamış (**)

Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun

Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar


Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var

Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var

cemal süreya

(**) iyi ki varsın be baco. iyi ki varsınız !

(*)bu şiir benim olsun mu? ya da ben bu şiir olayım!

ooff neyse tamam vazgeçtim yok bişey yok.
devam et !

22 Şubat 2010 Pazartesi

senin de bugün bir derdin var ve bunu bilmek malesef şeyimde değil (*)

eveeeet sözün bittiği yerdeyiz !

cümle içinde kullanmak istemişimdir hep. içimde kalmasın yazık diye yazdım bi köşede dursun lazım olur.

hımm sıkılıyorum bide ben.
öyle yani bil istedim.
çıkıyorum ben bişey diyo musun?
e peki o zaman görüşürüz.

(*)

15 Şubat 2010 Pazartesi

doremifasollasido

onların, yani sizin hayatınıza
şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz
şarkılar yani barış, yani gökyüzü
yani bazen burun buruna geldiğiniz köşebaşlarında
sonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğiniz
yani dost geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek
yani yaşamak adına, güzel düştüğü olan
şarkılar, yani yanıldğınız....



cemal süreyya

8 Şubat 2010 Pazartesi

duygusuz her insanı duygusuz yapan biri varmış*



ahh bizi bu kötü havalar mahvetti.





saçıma bişeyler yapmam gerekiyodu artık ama üşendiğimden bide tam olarak karar veremediğimden bi anda pilatese başlama kararı aldım. "lan madem saçım aynı kaldı bari pilatese başlıyım" la harekete geçtim. bi de şu lanedolası işe başladığımdan beri kronik ağrı sahibi oldum. dedim belki bu derdimin dermanı olur. ha bide piletesçiyle kapı komşusu olunca karar vermekte pek zorlanmadım bunda. gönül isterdi siftahı ebru şallı yla yapıyım ama kısmet değilmiş.
ya bide dövmem geldi benim yine çok fena. öyleki yaptırmayı düşündüğüm yerlerim kaşınıyo. 2. nin eli kulağında. galiba peri kızına kardeş gelicek yakınlarda.





bırakıp gidenler, bırakıp gidilenlere bırakıp gitse şu dünyayı.*

4 Şubat 2010 Perşembe

eylem raporu




eylem, kazanılan bişeymiş. bu sabah ben bunu gördüm.




sabah uyandığımda (ve hatta uyanamadığımda) "bugün genel grev olmıycak mıydı lan tamam işe gitmem bende" diye düşündüm ama eyleme geçiremedim. neyse dedim bari evden geç çıkıyım biraz. hem belki otobüs gelmez diye bi umut gittim durağa. otobüs geldi. metroda indim ama bi anormallik var. merdivelerden inerken sesler yükseliyor. birileri bağırıyor ama sesler net değil. hay anasını kavga mı acaba diye düşünürken kızıl saçlı kızın bağırarak turnikelere vurduğunu "ulaşım hakkımız engellemez arkadaşlar bugün burdan kartsız geçiş yapıyoruz" dediğini duyuyorum. bi eliyle de turnikeyi tutuyo insanlar rahat rahat geçsin diye. kimileri kartlarını basmaya devam ediyo kimileri de alkışlayarak kartsız geçip, turnikeden atlıyo. bu kadar net bir protestonun içinde ilk defa kalmıştım. "ne yapcam lan?" derken tanıdık bi yüz karşı taraftan bağrıyodu "kartsız geçiyoruz !" eliyle açtığı turnikeden bana yol gösterdi bende alkışlayarak geçtim ama merdivenlerden inerken aşağının daha karışık olduğunu farkettim. tren kalkmıyodu. belediye görevlileride kısasa kısas demiş, metronun servis dışı olduğunu duyuruyodu. eee şimdi? dememe kalmadan yine bir ses " inmiyoruz trenlerden inmiyoruz. bu tren kalkacak başka yolu yok !" sonra arka arkaya herkes bağırdı "bu tren kalkacak başka yolu yok! " insanlar gerilmeye başlamıştı gençlerin üstüne üstüne geliyolardı ama gençler soğuk kanlılıkla devam ettiler. "inmeyin lütfen inmeyin. istanbul bunu kazandı biz de kazanabiliriz" inmedik. büyük çoğunluk vagonlar dolusu insan alkışlayarak destek verdi. bazılarıda treni durduran o gençlermiş gibi yine onların üstüne yürüdüler iyice gerilmişti ortalık arbede çıktı. 5 dakika sonra ortalık sakin. gitmek isteyen gitti. o gidenlere "koyun" dediler. "koyun gibisiniz!" yarım saat geçmişti bile ortalıkta tek bir yetkili yoktu. üst tarafta ne oluyo haberim yoktu tabi. ama orda da tansiyon yüksekti belli. arada bir sesler çoğalıyodu " niye vuruyosunuz?" diye bağırdı bi ses. hemen arkadaşları koştu. hepsinin boynunda turuncu atkıları vardı. arkadaşlarınıda alıp indiler. devam ettiler bağırmaya " bu tren kalkacak başka yolu yok!" seslerine ses kattılar tüm vagonlardan aynı ses geliyodu. arada bi turuncu atkılılar vagonlara teker teker girip bunu neden yaptıklarını, yaptığımızı anlatıyodu. bu zamlarla olmaz diyolardı. istanbul kazandı biz de yapabiliriz diyolardı. inmeyin inmeyin direnin! alkışlandı desteklendi. bi kısım vagonlarda beklerken bi kısımda merdivenlerden yukarıya seslerini duyurmaya çalışıyodu. ve yetkili birileri geldi. turuncu atkılılardan biri konuşmaya çalışıyodu onla uzlaşma sağlanır gibi oldu ama anonslar trenin kalkmayacağı yönündeydi. sonra biri çıktı "makinisti şikayet ettim hakkında cezai işlem uygulanıcak dedi" metronun altında alkış kıyamet. ortalıkta tek bir polis yok. garip. turuncu atkılı küçük grup farkında olmadan kocaman bir gruba dönüşmüştü. 4o dakika geçmişti ki bir ses " tren kalkacak, herkes trenlere" bu sefer sesler trenin camlarına vurularak çıkıyodu. sonra yine bi ses,dışarı çıktık. daha baskın çıkıyodu bu sefer sesimiz daha kararlı " bu tren kalkacak!" bi kısım hala dışardaydı. 50. dakika olmuştu. daha önceki anosların bazılarında metronun ostim-kızılay olarak devam ettiği batıkent istasyonunun hizmet dışı olduğunu ve batıkentten ostime ücretsiz servis olduğu yönündeydi. 50. dakikadan sonra trenden kapı kapanma sinyali duyulmuştu herkes dışarda kalanlara yardım etmek için kapıların kapanmasını engelledi, dışarıda bekleyen herkesin vagonlara bindiklerinden emin olduktan sonra kapılar bırakıldı. evet artık tren kalkmak için hazırdı. bütün tren hareket ederken alkış tutuyo bağırıyo, dışardan bakan görevlilere el sallıyodu ( kibar olsun diye el sallıyo dedim gayette el hareketi çekiliyodu:p) 2. istasyona gidene kadar herkes başarmış olmanın sevinciyle bağırıyodu "tekel işçisi yalnız değildir!" dediler bu sefer daha öncede bi çok kez dedikleri gibi. ostime gelindiğinde yapılan anonsların gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı. ostime metro hiç gelmemişti. büyük bir yığın vardı istasyonda. alkışlarla bu treni nasıl hareket ettirdiklerini anlatmaya çalışıyolardı. tahammülsüzler vardı. "sizin yüzünüzden mağduruz" diyenler. ufak bi tartışma çıktı ama kısa sürede uzlaşıldı. bunun batıkent metrosunda bağıran ulaşım hakkını isteyen bizler tarafından olmadığı belediye yetkililerince trenin kalkmaması yönünde bir karar alındığı anlatıldı. ostimden sonra alkışlar bağrışlar yerini gerginlik ve sessizliğe bırakmıştı. kalabalık çok kalabalıktı.




"koyun"lar vardı yine. onlara bişeyler anlatmak zordu. bi koyunla tartışmanın içinde buldum kendimi. küçük beynimle böyle işlere girmememi, böyle bir şeyi savunmamam gerektiğini söylüyodu bana. treni benim durdurmadığımı, makiniste engel olmadığımı aksine tren hareket etsin diye bişeyler yapmaya çalıştığımı anlattım ona. kaldıki bu eylemi başlatanlardan değildim. koyun amcaya gerekli ayarı sapıyla verdikten sonra kızılaya yaklaşmıştık artık. tekrar alkış sesleri yükseldi kazanılan eylem bir kez daha kutlandı. metrodan inen büyük bir grup tekel işçilerine doğru yol aldı.






*sevmiyorum sevgili günlük modunda yazmayı evet ama bu sabah bunlar oldu.


26 Ocak 2010 Salı

kirlenmek güzeldir


ofisteki hanım-abla hayrandım sana bazı bazı. ama bazı bazı yani. bugün o sarfettiğin cümlelerini talihsiz açıklamalar olarak kabul ediyorum.

- x annen senle gurur duyuyor olmalı. çok yeteneklisin elin çok yatkın. annen çok şanslıdır.

övgü cümlesi evet ama bu övgüler çk iyi bulaşık yıkadığı temizlik yaptığı için. yağlı bir tabağı nasıl daha iyi bir şekilde yıkaması gerektiğini bildiği içindi. bu hanım-abla ki gözümde çağdaş türk kadını temsiliydi, kızı babasına ismiyle hitap eder ve yine aynı baba kızının erkek arkadaşlarını amaan onun şurası böyle çirkin bunun burası kısa diye beğenmezdi. ve yine aynı annenin tanrısından tek bir dileği vardı " eğer bir daha dünyaya gelicek olursam kocamın kızı olarak geleyim" derdi. ee hanım-abla bir kızın temizlik becerilerini övme de nerden çıktı şimdi. yıkıldım adeta. hani nerde o çağdaş kadın ha nerde? ah be hanım -abla olmadı bu. nedir yani ev işlerini çok iyi yapanı övmek. bu övülecek kadar önemli bir meziyet midir. nice ev hanımları, kızları, analar, analarımız garip analar, çalışan emekçi analar bu kadar yetenekliydide niye kimse övmüyodu madem. ahh hanım nasılda güzel yıkamışsın çatalı kaşığı kıyamıyorum ağzıma değdirmeye bugün senin için ellerimle yiyicem diyeni duymadım ama. haa yok ama sizin çağdaş evde oluyosa bilemem.

zavallı ben " eheh ben yeteneksizim ama benimde annem benimle gurur duyuyo." diyebildim. nasıl üzüldüm o yağlı tabağın yağını pratik bir şekilde çıkarmayı bilmediğim için anlatamam.


nedir bu bazı ergen zihniyetteki kızların ben çok iyi ev işi bilirimi gösterme merakı. al ablacım komple temizle o zaman ofisi bana akıl verme. valla ben derdimi anlatacak kadar bilirim bana yeter. oğlum olsa da seni ona almam. anlatma bana nasıl yetenekli olduğunu.

tabi bide hanım-ablanın yetenek olayını temizlikle sınırlamasına hiiiç bişe demiyorum. saygı ve sevgilerimi yolluyorum.

12 Ocak 2010 Salı

cuma bağımlısı

ya şimdi ben burda oturuyorum ya niye oturuyorum bilmiyorum. napıyorum bilmiyorum. para kazanıyo muyum bilmiyorum. ee peki neden hala.....

amaaan neyse ne .

geçen hafta ne zor haftaydın ya sen. 6 sı bi dert. 8 inin akşamını beklemek bi dert. 10 u zaten sil at. 10 dan geriye saymayı da unutmamıştım halbuki.

hiçbişeyi öngöremiyorum zaten bu aralar. yarın ne olcak sonraki hafta ne olsun umrum değil. şu önümdeki saatler geçsin kafi.

düzenli peşi sıra cümlelerim beynimden aşağı düştü. bölük pörçüklüğe meyletmişler. ellemedim bende.

aaa dur bi dur. bak cuma gününden kalma bişeyler aklıma geliyo ama kötü hissettiriyo. düşünüyorum sonra, cuma günü kötü olan hiçbişey hiç kimse yoktu çünkü. kızların gelip beni alması, diğer en sevdiklerimle buluşmamız, konuşmalarımız, gülmelerimiz, çorbacımız, arabadaki hallerimiz, dökülen tekilalarımız, gece yarısı sohbetlerimiz, sabahlamamız..... arada olan biçok şey. düşünüyorum düşünüyorum ı-ıh yok kötü olan tek bir şey yok derkeeen evet buldum seni ! lan o gece ben sana mesaj attım, 3 kere aradım hayvan! niye açmadın? 2 gün önce bik bik bik konuşmayı biliyosun ama.
tek bir "tesadüf" istiyorum. bi tanecik ya fazla değil böyle "tesadüfen" bi karşılaşmaca. hadi bakalım tamam beynim odaklancak bişey buldu bügün de böyle geçsin.